ATATÜRK Ve Beykoz İmamı

Uzay

New member
Kullanıcı
Katılım
29 Mar 2017
Mesajlar
42
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Cinsiyet
Erkek
Büyük inkilâbların birbirini takib ettiği günlerdeydi. Ben o zamanlar Beykoz Camii’nde imamlık yapıyordum; sarıkların yalnız vazife başında sarılacağı bildirilmiş olduğundan, camiden çıkınca şapka giyiyorduk.

Bir ikindi vakti iskelenin yanındaki kahvede oturuyordum, bir ara kahvenin önünde birkaç otomobil birden durdu. En önde duran otomobilden —o zamana kadar hiç karşılaşmamış olduğum, fakat görür görmez tanıdığım— Atatürk çıktı.

Sevincimden şaşkına dönmüştüm. Onun geldiği haberi o kadar çabuk yayılmıştı ki bütün Beykozlular bir an içinde etrafını sardılar. Ben de kendimi toparlayarak kalabalığın arasına karıştım ve onu çok yakından görebilmek için en ön taraflara kadar yanaştım. Halkın sevinç nidaları uğultu halinde yükseliyor ve herkes biraz daha ileri yaklaşmaya çalışıyordu.

Atatürk, vakur bir samimiyetle etrafına baktıktan sonra, halkı sükûta davet ederek: “Beykoz İmamı burada mı? Gelsin de konuşalım” dedi.

Zaten tam karşısında idim, kalabalıktan sıyrılarak ileriye çıktım ve “Buyur Paşam, konuşalım” dedim.

Atatürk, sol avucunda duran üzümleri bana göstererek: “Hoca bu helâl de bunun suyu niçin haram? Bize anlatsana!” dedi.
Birden şaşırdım, bu güç suale ben nereden cevap bulacaktım? Bir müddet düşündüm, aklıma hiçbir cevap gelmiyordu, bayılacak gibi oldum ve Allah’tan imdat bekliyordum. Bir ara nasıl oldu bilmem, aklıma gelen bir cümle gayr-i ihtiyarî dudaklarımdan döküldü ve: “Paşam, karın sana nasıl helâl de kızın niçin haram?” dedim.

Atatürk, bu sözümü işitince hafifçe tebessüm ederek yüzüme baktı ve başını sallayarak: “Hoca sen âlimsin, ben ise softaları arıyorum. Yarın saraya gel de seninle konuşalım” dedi.Ertesi gün saraya gittim, beni karşısına oturttu, saatlerce bana Kur’an’dan ayetler okutarak kendisi tefsir etti. (Niyazi Ahmet Banoğlu, Atatürk’ün İstanbul’daki Hayatı, I/449-450, İstanbul, 1973)
 
Üst
Alt