Aşkta İhanet Olduğu Zaman

M

Muzik

Guest
kad%C4%B1n-g%C3%B6zleri-ba%C4%9Fl%C4%B1.jpg


Duygularımız hakkında konuşurken, yapılacak en makul şey, onları açıklamak için kendimizi çok da kasmamamız gerektiğidir. Duygularımızın bütünlüğünü her ne şekilde olursa olsun kontrol edemeyeceğimizi zaten biliyoruz. Gerçekten yapabildiğimiz tek şey, onları hissedebilmek, onları anlamaya çalışmak ve onlara zarar verebilecek her türlü tehlikeyi ortadan kaldırabileceğimiz bir ortam oluşturmaya çalışmaktır. İçimizde bir yerlerde kabaran bu hissiyatları tecrübe etmek ve açıklamaya çalışmak her zaman için iyi değildir. Bunun yerine, yapabileceğimiz en iyi şey, duygularımızı anlamaya çalışmaktır.
Hepimiz ya hep ya hiç mantığını duymuşuzdur: yani, duygularımızın bizi yönlendirmesi ile, ya bir şeyi çok isteriz ya da tamamen reddederiz. Hiçbir orta noktası olmayan bir his bu. Bu nedenle, bu hissi sevgi ile ilişkilendirdiğimiz zaman, her sevgi türünün, iki insan arasında tam bir ortak payda da bulunmasını talep edebiliriz. Ancak, bazen bu ortak noktada buluşma sözümüzü, kendimiz için de verdiğimizi unutabiliriz. Siz, siz olun, sakın ola başkasını severken kendinizi unutmayın.
“Ve eğer kalp sevgiden yorulursa,
O zaman başka ne işe yarar ki?”
– Mario Benedetti

%C3%A7ift-g%C3%B6zleri-bal%C4%B1.jpg

Kendinizi unuttuğunuzda aşık olabilirsiniz; ancak aşk, size zarar verecek bir şekilde meydana gelebilir. Çoğu zaman, bu vaziyetin adı aşk olur, ama aynı anda gözlerinize de bir perde iner. Bu gözünüze inen perde yüzünden, gerçeği tam anlamı ile idrak edemezsiniz. Bunun yerine sadece sizin hayal ürünüz olan bir gerçekliğe inanarak yaşamınızı devam ettiriyorsunuz. Bu tür bir ilişki içerisinde olmak, gerçek manası ile bir ilişki içerisinde olamamaktır.
Hiçbir şey bu tür bir aşkı haklı çıkarmaz
Eğer kendinizi, ister romantik bir ilişki ya da ister bir aile üyesi veya arkadaşınızla bunun gibi bir durum içerisinde bulursanız, bir değişikliğe gitmek zor olabilir. Bu ilişkinin bir parçası olmaya devam etmek kolaydır çünkü önünüzdeki asıl gerçek, karşı karşıya kalınması ve kabul edilmesi çok zor olarak ortaya çıkabilir. Bilinçaltı bir şekilde bu aldatmayı, kendinize zarar vermediğiniz, bir tür paralel gerçeklik olarak algılayıp, yaşamınıza devam etmenize olanak sağlar.

Bununla birlikte, bu tür koşullar hiç de sağlıklı değildir. Unutmayın, korktuğunuz için korkak bir insan değilsiniz, ama cesur olmalı ve korku ve endişelerinizin ne olduğunu belirlemelisiniz. Eğer ortada mutlu olunacak bir durum yoksa, hiçbir şey hiç bir aşkı meşru kılamaz. Kendinizi suçluluk duygusu içinde hissetmemeye ya da manipülasyona, mağduriyete veya kendinize olan saygınıza yapılacak saldırılara karşı çıkmaya çalışın.
Bir başka kişinin alanınızı ve bağımsızlığınızı aşmanın adil olmadığını bilmek eşit derecede önemlidir. Bunu yapmak, sadece güvensizliği, aldatmayı ve kimsenin geçmeyi hak etmediği pek çok gereksiz davranışa neden olabilir.
Sizi seven insan ile kendiniz olabilirsiniz
En önemlisi, belirli bir zaman içerisinde nasıl hissettiğinizi en iyi duygularınız size söyler ama duygularınızın da, sahip olduğunuz kişilik ile uyum içerisinde olması gerekir. Kuşkusuz, hiç bir zaman iyi,hoş vakit geçiremeyen, üzgün ve dargın bir insan olmak istemezsiniz. Elbette, sadece görünüşte yalnızca mutlu görünen, ancak içinde ne fırtınaların koptuğunun belli olmadığı yıkık bir insan olmak istemezsiniz. Sağlam bir karaktere sahip, dürüst bir insan olmak istiyor ve bunu da başkaları ile paylaşmak istiyorsunuz.
“Kendi içimizi birbirimize açtığımızda, birbirimizin içinde kaybolduğumuzda, sen bendeyken ve bende sendeyken birbirimizi unuttuğumuzda, kendimi içimize daldığımızda, işte o zaman ben ben olacağım ve sen de sen olacaksın.”

– Anonim

%C3%A7ift-%C3%A7i%C3%A7ekler-%C3%B6p%C3%BCc%C3%BCk.jpg

Bu nedenle, hayatınızda sahip olduğunuz ve sizin için önemli olan ilişkiler içerisinde, gerçekten var olan karakterinizi yansıtmanız önem arz eder. Bu ilişkiler içerisinde olduğunuz insanlar, kendinizi, olduğunuz gibi kabul etmenize yardımcı olmalılar. Çünkü bir ilişki içerisinde karşılıklı anlayış gereklidir: her bir birey, karşısındaki insanlı tamamen ve eşit tutkuyla sevmelidir. Bu ilişkilerde, her insanın sınırlarını akılda tutmak ve her ikisinin de alanına ve mutluluğuna saygı duymak her zaman için önemlidir.
Unutmayın, gerçekten sevmek için, kendinize sadık kalmanız ve kendinizi kabul ederek sevmeniz gerekir.
Aldatan aşk
Bir aldatmaca, bir nevi serap gibi olan bazı yalancı aşk çeşitleri vardır. Tam olarak gerçek bir aşkın temsili değillerdir. Kendimiz olmamıza izin vermezler Büyümemize yardım etmek yerine, bu tür yalancı aşklar, bizi daha ziyade sınırlandırır. İşte bu tür ilişkilerin neye benzediğine ilişkin birkaç açıklama:
  • İçinizdeki boşluğu doldurmak için aşk: Hiç kimse, sizin içinizdeki boşluğu doldurmak zorunda değil, zira sizin de başkalarına karşı böyle bir sorumluluğunuz yok. Başka bir deyişle, kendi hayatınızı, dolu dolu yaşayacak olan yine sizsiniz. Kendiniz ile, başkasına bağımlı olmadan, tamamen bağımsız olarak mutlu olmayı öğrenmeniz gerekir. Gerçek bir ilişkinin parçası olduğunuzda bu durum büyük önem arz edecektir. Aşk aranmaz, aşık olduğunuza erişeceğiniz bir mertebedir. Aşkı bulmak için çok uğraştığınızda, içinizdeki eksik kalan tarafları doldurmak için, gerçekten var olan varoluşsal bir boşluğu doldurmak için, aşka ihtiyacınız olacaktır.
  • Bölünmüş ilişki: Her ne şekilde olursa olsun, aşk, kendisini ilgilendiren herkesin içinde yer alması gereken bir meseledir. Eğer parçalardan biri başarısız olursa, o zaman ilişki de başarısız olur. Aşk, küçük dozlarda ya da yalnızca belirli anlarda gerçekleşen bir şey değildir. Bu hissi her zaman doğru şekilde yaşamak gerekir.
“Ve yemin ederim ki: kanatlarına aşık olan ben, onları asla kesmem.”
– Carlos Miguel Cortes

%C3%A7ift-sahil-y%C3%BCr%C3%BCy%C3%BC%C5%9F.jpg
  • Karşılıklı Bağımlılık: İlişkinin türü ne olursa olsun, bireylerin kendi özel alanlarına ve özgürlüklerine sahip çıkması ve herkesin buna saygı duyması, ilişkinin selameti açısından elzemdir. Karşılıklı bağımlılık durumu, genellikle herhangi bir olumlu tarafı olmayan, dahil olan bireylere zarar veren ilişkiler üretir. Sevdiğiniz insan olmadan yaşamayacağınız bir ilişki içerisine girmeyin. Ola ki hayatınızdan çıktılar, yine de yaşamınıza kaldığınız yerden devam etmelisiniz.
  • İdealleştirilmiş aşk: İdealleştirmeye dayalı bir aşk içerisinde de gerçek bir sevgi bulunmaz. Bir insanın sahip olabileceği erdemleri sevmek demek, aynı zamanda onların kusurlarını da sevmek demektir. Kendimizi çok fazla sıkıntı içerisine sokmadan, bir ilişki içerisinde mutlu olmayı öğrenmek esastır.
  • Karşılaştırmalı İlişkiler: Yaşadığınız ilişkiyi, başkalarının yaşadığı ilişkiler ile sürekli olarak kıyaslama yolu ile ne kadar güzel ve şahane olduğunu vurgulama yoluna gitmek, aldatmacaya, hatalara ve geçmişe yaşamaya dair bir ilişkidir yaratır.
  • Pasif agresif iletişim: İletişim kurmayan veya yalnızca agresif bir iletişim kanalı ile konuşan sevgi, gerçek sevgi olarak kabul edilemez. Aşk, bir anlaşmazlık olduğunda bile paylaşmak, anlamak, dinlemek ve desteklemektir.
 

eLa

Sil Baştan Başlamak Gerek Bazen
HanımZade
Katılım
17 Haz 2017
Mesajlar
462
Tepkime puanı
1,040
Puanları
0
Konum
IstanbuL
Cinsiyet
Kadın
Aşka İhanet Edenler


Ayrılığın hesabı sorulacak
Vefasızca terk edenlere
Yalnız kalacaklar
bir gün;
Yalnız bırakıp gidenler
Uçurumlar olacak yollarında
Başkasında teselli arıyanların
Zebaniler girecek kollarına

Aşka ihanet edenlerin

Bir gün sevecekler,

Karşılıksız ve delice;
Aşklarına ihanet edilince,
Dönüp bakacaklar geçmişlerine

Yaptıkları,
birer birer gelecek gözlerinin önüne
Geçmişte yaşattıkları acıları
Kendileri çekince.

Geceye düşecek umutları
Karanlık kabuslar gibi,

Dinmeyecek gözyaşları
Nisan yağmurları gibi

Ayrılık,
kolye olacak boyunlarına,
Demir attıkları her limandan;
Fırtınalara kapılıp gidecekler,
uçsuz bucaksız okyanuslara

Kadehlerde arayacaklar teselliyi
kahr olup yıkılacaklar
Canlarından bıkacalar
Aşka ihanet edenler...

Bir gün;
bir sayfada adları geçecek
ihanet edenler bölümünde
Aff dileyecekler

sevgisine, ihanet ettiklerinden

Yalvarışlarla kalacaklar
nafile

İhanet aşkaysa

Yalnız kalırlar

bir gün;

Yalnız bırakıp gidenler...

Turgut Gündoğmuş
 

Cete

New member
Kullanıcı
Katılım
22 Şub 2018
Mesajlar
55
Tepkime puanı
109
Puanları
0
Yaş
41
Cinsiyet
Erkek
Aşka İhanet Edenler


Ayrılığın hesabı sorulacak
Vefasızca terk edenlere
Yalnız kalacaklar
bir gün;
Yalnız bırakıp gidenler
Uçurumlar olacak yollarında
Başkasında teselli arıyanların
Zebaniler girecek kollarına

Aşka ihanet edenlerin

Bir gün sevecekler,

Karşılıksız ve delice;
Aşklarına ihanet edilince,
Dönüp bakacaklar geçmişlerine

Yaptıkları,
birer birer gelecek gözlerinin önüne
Geçmişte yaşattıkları acıları
Kendileri çekince.

Geceye düşecek umutları
Karanlık kabuslar gibi,

Dinmeyecek gözyaşları
Nisan yağmurları gibi

Ayrılık,
kolye olacak boyunlarına,
Demir attıkları her limandan;
Fırtınalara kapılıp gidecekler,
uçsuz bucaksız okyanuslara

Kadehlerde arayacaklar teselliyi
kahr olup yıkılacaklar
Canlarından bıkacalar
Aşka ihanet edenler...

Bir gün;
bir sayfada adları geçecek
ihanet edenler bölümünde
Aff dileyecekler

sevgisine, ihanet ettiklerinden

Yalvarışlarla kalacaklar
nafile

İhanet aşkaysa

Yalnız kalırlar

bir gün;

Yalnız bırakıp gidenler...

Turgut Gündoğmuş
@eLa şiir gibi yazmışsın çok güzel :)
 
M

Muzik

Guest
Problem değil @Muzik elimizden geldiği gözünüzün gördüğü kadar oluruz şükür :)
@Cete Okuyup bize özetleyebilir misin lütfen ?
Bu, düşündüğümüzden çok daha yaygın bir durum. Kişisel bir kayıp yaşamasına karşın, ağlayamayan ve dolayısıyla acısını göz yaşlarıyla boşaltamayan pek çok insan vardır. Ağlamak, yas tutmanın bir parçasıdır ve talihsizlikler ile travmaları atlatmak için gereklidir. Gerginlik ve stresi hafifleten fizyolojik bir rahatlama mekanizmasıdır.
Ağlamakta güçlük çeken kişilerin, duygularını yönetme konusunda sorun yaşadığı söylenir. Gerçek şu ki bu kuralın kesin olduğunu söyleyemeyiz, yalnızca bir teoridir bu.

Bu bir sorun değil bir sürecin parçasıdır. Duyguları açığa vurmak, bir şekilde gerçekleşecektir. Bu normalden geç de olsa mutlaka olacaktır. Ve o an geldiğinde kişi kendini çok daha iyi hissedecektir.
Fizyolojik olarak ağlama ihtiyacı
Kimi zaman fiziksel bir sorun söz konusu olabilir. Ağlamanın, duygularımızı boşaltmanın bir parçası olduğunu biliyoruz. Ama ağlamak, stres ve gerginlikle başa çıkmanın da bir yoludur.
Fakat bağışıklık sistemiyle ilgili bir hastalık yüzünden bunu başaramayan kişiler de vardır. Duygularını bastırmak değildir sorun. Fizyolojik nedenleri otoimmün sistemde yatan bir sorundur.
Bu kişiler “Sjögren’s Syndrome” adı verilen bir otoimmün hastalıktan muzdariptir. Bu hastalık, göz yaşı bezlerinde kuruluğa yol açarak göz yaşlarının filtrelenmesini neredeyse imkansız hale getirir.

Dolayısıyla, bu hastalık ihtimalini bir kenara koyarsak, büyük çoğunluğumuz hayatımızın belli bir noktasında bu durumu yaşamış, ağlamakta güçlük çekmişizdir. Pek çok nedenle gerçekleşebilecek bir durum bu.
Bu nedenlere bir göz atalım:
Bir sürecin parçası olarak göz yaşı
Hepimiz aynı değiliz ve sorunlarımızla aynı şekilde başa çıkamıyoruz.Dahası, her durumu kendine hastır ve farklı şekilde tepki verilmesi gerekir. Sevdiğimiz birinin kaybı karşısında normal bir şekilde ağlayabiliriz ama mesela, partnerimiz tarafından terk edildiğimizde göz yaşı dökemeyebiliriz.
Bu nasıl olabiliyor? Aslında her şey, sorunu nasıl anladığımıza bağlı. Bir aile üyesinin kaybını kabul ederiz, bir daha onu göremeyeceğimizi biliriz. Acıyı hissederek göz yaşına dönüştürürüz.

Fakat terk edilme ve hatta aldatılma durumlarında bu tecrübeyle farklı bir şekilde başa çıkarız belki de. İlk olarak, bir anlama eksikliğini hissedebiliriz. O zaman birlikte olduğumuz kişinin geri döneceği ya da yaptığında pişman olacağına dair bir umuda tutunabiliriz. Daha sonra ise öfke kendini gösterir.
Gözyaşlarının gerekli olmadığı için henüz ortaya çıkmadığı aşamalar. Ama yol sırasında hüsran ve üzüntü, çirkin başlarını gösterecektir. İşte o zaman göz yaşlarımız gelecek ve duygularımızı serbest bırakma ihtiyacı onlar aracılığıyla ifade bulacaktır. Bundan ne sonuç çıkartabiliriz? Göz yaşlarının bir döngüsü olduğu sonucunu.
Endişe ya da belirsizlik hissediyorsak ve durumun nedenlerini henüz belirlememişsek, göz yaşları gelmeyebilir. Ama bu, kişinin karakterine bağlıdır. Daha hassas kişiliğe sahip insanlar, doğru bir boşalma mekanizması olarak göz yaşlarına başvurur. Kendini kontrol etmek için daha büyük ihtiyaç duyanlar ya da hayatlarının her yönünü bir nedene dayandırmak ihtiyacını duyanların göz yaşlarını akıtması daha uzun zaman alacaktır.
a%C4%9Flayan-kad%C4%B1n.jpg

Gözyaşları ve uyandırdıkları sosyal çağrışım
Göz yaşları bir zayıflık, kişisel kırılganlık işareti mi? Göz yaşlarımızı gösterdiğimiz için zayıf ya da kırılgan olmayız . Bazen nefes almak kadar gereklidir ve yas tutmanın vazgeçilmez bir parçasıdır. Kendimizi daha iyi hissetmek için göz yaşı dökmemiz gerekir.
Kimi zaman ise eğitimimiz, kişisel ve sosyal bağlamımız adeta beynimizi yıkayarak acımızı sessizce yaşamamız gerektiğini düşündürebilir. Bu bir hatadır ve uzun vadede ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. tedavi edilmemiş yaralar, iç lezyonlara dönüşebilir.
Buna değmez. Gözyaşları ve ağlama ihtiyacı, kişiliğimizin bir parçasıdır. Bazıları için bu kolay iken bazıları için zordur.
Göz yaşları bir döngünün parçasıdır. Bu döngüde kendini tanımak, içimizdeki duyguları ve dinlemeyi bilmek esastır. Belki de onlara en çok ihtiyacımız duyduğu an gelmeyecek gözyaşlarımız ve bu yüzden kendimizi tuhaf hissedeceğiz. Bütün bunları yaşarken, nasıl oluyor da ağlayamıyorum?
Endişelenmeyin. Vakti geldiğinde ağlayabileceksiniz. En ummadığınız anda, rahatladığınızda, daha farkında olduğunuzda ve durumu kabul ettiğinizde.
Yalnızca o zaman göz yaşlarınız gerçek anlamda rahatlama sağlayacaktır.
 

Cete

New member
Kullanıcı
Katılım
22 Şub 2018
Mesajlar
55
Tepkime puanı
109
Puanları
0
Yaş
41
Cinsiyet
Erkek

@Cete Okuyup bize özetleyebilir misin lütfen ?
Bu, düşündüğümüzden çok daha yaygın bir durum. Kişisel bir kayıp yaşamasına karşın, ağlayamayan ve dolayısıyla acısını göz yaşlarıyla boşaltamayan pek çok insan vardır. Ağlamak, yas tutmanın bir parçasıdır ve talihsizlikler ile travmaları atlatmak için gereklidir. Gerginlik ve stresi hafifleten fizyolojik bir rahatlama mekanizmasıdır.
Ağlamakta güçlük çeken kişilerin, duygularını yönetme konusunda sorun yaşadığı söylenir. Gerçek şu ki bu kuralın kesin olduğunu söyleyemeyiz, yalnızca bir teoridir bu.


Bu bir sorun değil bir sürecin parçasıdır. Duyguları açığa vurmak, bir şekilde gerçekleşecektir. Bu normalden geç de olsa mutlaka olacaktır. Ve o an geldiğinde kişi kendini çok daha iyi hissedecektir.
Fizyolojik olarak ağlama ihtiyacı
Kimi zaman fiziksel bir sorun söz konusu olabilir. Ağlamanın, duygularımızı boşaltmanın bir parçası olduğunu biliyoruz. Ama ağlamak, stres ve gerginlikle başa çıkmanın da bir yoludur.
Fakat bağışıklık sistemiyle ilgili bir hastalık yüzünden bunu başaramayan kişiler de vardır. Duygularını bastırmak değildir sorun. Fizyolojik nedenleri otoimmün sistemde yatan bir sorundur.
Bu kişiler “Sjögren’s Syndrome” adı verilen bir otoimmün hastalıktan muzdariptir. Bu hastalık, göz yaşı bezlerinde kuruluğa yol açarak göz yaşlarının filtrelenmesini neredeyse imkansız hale getirir.


Dolayısıyla, bu hastalık ihtimalini bir kenara koyarsak, büyük çoğunluğumuz hayatımızın belli bir noktasında bu durumu yaşamış, ağlamakta güçlük çekmişizdir. Pek çok nedenle gerçekleşebilecek bir durum bu.
Bu nedenlere bir göz atalım:
Bir sürecin parçası olarak göz yaşı
Hepimiz aynı değiliz ve sorunlarımızla aynı şekilde başa çıkamıyoruz.Dahası, her durumu kendine hastır ve farklı şekilde tepki verilmesi gerekir. Sevdiğimiz birinin kaybı karşısında normal bir şekilde ağlayabiliriz ama mesela, partnerimiz tarafından terk edildiğimizde göz yaşı dökemeyebiliriz.
Bu nasıl olabiliyor? Aslında her şey, sorunu nasıl anladığımıza bağlı. Bir aile üyesinin kaybını kabul ederiz, bir daha onu göremeyeceğimizi biliriz. Acıyı hissederek göz yaşına dönüştürürüz.


Fakat terk edilme ve hatta aldatılma durumlarında bu tecrübeyle farklı bir şekilde başa çıkarız belki de. İlk olarak, bir anlama eksikliğini hissedebiliriz. O zaman birlikte olduğumuz kişinin geri döneceği ya da yaptığında pişman olacağına dair bir umuda tutunabiliriz. Daha sonra ise öfke kendini gösterir.
Gözyaşlarının gerekli olmadığı için henüz ortaya çıkmadığı aşamalar. Ama yol sırasında hüsran ve üzüntü, çirkin başlarını gösterecektir. İşte o zaman göz yaşlarımız gelecek ve duygularımızı serbest bırakma ihtiyacı onlar aracılığıyla ifade bulacaktır. Bundan ne sonuç çıkartabiliriz? Göz yaşlarının bir döngüsü olduğu sonucunu.
Endişe ya da belirsizlik hissediyorsak ve durumun nedenlerini henüz belirlememişsek, göz yaşları gelmeyebilir. Ama bu, kişinin karakterine bağlıdır. Daha hassas kişiliğe sahip insanlar, doğru bir boşalma mekanizması olarak göz yaşlarına başvurur. Kendini kontrol etmek için daha büyük ihtiyaç duyanlar ya da hayatlarının her yönünü bir nedene dayandırmak ihtiyacını duyanların göz yaşlarını akıtması daha uzun zaman alacaktır.
a%C4%9Flayan-kad%C4%B1n.jpg

Gözyaşları ve uyandırdıkları sosyal çağrışım
Göz yaşları bir zayıflık, kişisel kırılganlık işareti mi? Göz yaşlarımızı gösterdiğimiz için zayıf ya da kırılgan olmayız . Bazen nefes almak kadar gereklidir ve yas tutmanın vazgeçilmez bir parçasıdır. Kendimizi daha iyi hissetmek için göz yaşı dökmemiz gerekir.
Kimi zaman ise eğitimimiz, kişisel ve sosyal bağlamımız adeta beynimizi yıkayarak acımızı sessizce yaşamamız gerektiğini düşündürebilir. Bu bir hatadır ve uzun vadede ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. tedavi edilmemiş yaralar, iç lezyonlara dönüşebilir.
Buna değmez. Gözyaşları ve ağlama ihtiyacı, kişiliğimizin bir parçasıdır. Bazıları için bu kolay iken bazıları için zordur.
Göz yaşları bir döngünün parçasıdır. Bu döngüde kendini tanımak, içimizdeki duyguları ve dinlemeyi bilmek esastır. Belki de onlara en çok ihtiyacımız duyduğu an gelmeyecek gözyaşlarımız ve bu yüzden kendimizi tuhaf hissedeceğiz. Bütün bunları yaşarken, nasıl oluyor da ağlayamıyorum?
Endişelenmeyin. Vakti geldiğinde ağlayabileceksiniz. En ummadığınız anda, rahatladığınızda, daha farkında olduğunuzda ve durumu kabul ettiğinizde.
Yalnızca o zaman göz yaşlarınız gerçek anlamda rahatlama sağlayacaktır.
Evet güzel paylaşımın için öncelikle teşekkürler @Muzik
Burada bizlere anlatılmak istenen göz yaslarimizi tutmamamiz gerektigidir. Bırakın açın çeşmeleri aksın yaşlar içinize arttıkça daha kötü eder insanı o yüzden bizim yaşam felsefemizde doğamız da varsa göz yaşı bunu sonuna kadar kullanmak haktır saygılarımla¶ « ByCete »
 
M

Muzik

Guest
Evet güzel paylaşımın için öncelikle teşekkürler @Muzik
Burada bizlere anlatılmak istenen göz yaslarimizi tutmamamiz gerektigidir. Bırakın açın çeşmeleri aksın yaşlar içinize arttıkça daha kötü eder insanı o yüzden bizim yaşam felsefemizde doğamız da varsa göz yaşı bunu sonuna kadar kullanmak haktır saygılarımla¶ « ByCete »
Aslında bir konu daha var ?
 
Üst
Alt