Anne Sevgisi İle İlgili Hikaye

VEYSEL KARANÎ’DE ANNE SEVGİSİ

Kaçük Üveys’in annesinden bir tek isteği vardı. Günlerdir bu isteğini zihninde bekletiyor, anneciğinin neş’eli bir ânında teklifini yapmayı tasarlıyordu. Beklediği ânın geldiğini gördüğü bir sırada, isteğini şöyle dile getirdi:

– Sevgili anneciğim bende çok hakkın var. Maddî-mânevi yüküm altında inledin. Bunu bilen evlâdın olarak yanından bir an olsun ayrılmak istemem, hizmetini hiçbir şey’e değişmem. Ancak, mesele Resûlüllah’ın ziyareti olunca durum değişiyor ve senden Medine’ye kadar gidip gelmem için izin vermeni istiyorum. Hemen herkesin ziyaret edip sohbetiyle müşerref olduğu âhir zaman peygamberini görmezsem gözlerime uyku girmeyecek. Ne olur, bana izin ver, Resûlüllah’ı bir defa-cık olsun göreyim, birkaç dakikalık sohbetinde bulunayım. Hemen dönerim.

Annesi, Üveys’i çok seviyordu. Onu gözünden bir gün olsun ayırmaya razı olamıyordu. Ancak bu istek başka isteklere de benzemiyordu. Resûlüllah vardı işin içinde. İzin vermeliydi. Ama hemen oğlunu geri döndürecek bir izin olmalıydı bu. Düşündü, düşündü ve şartlı iznini şöyle verdi:

– Oğlum, Resülüllah’ı ziyarete gitmene izin vereceğim, bir şartla ki, Peygamber’in evine varacak, ziyaretini yapacak, başka hiçbir yere uğramadan hemen geri döneceksin. Evinin dışmda bir yere gitmene iznim yoktur. Bunu unutma!

Üveys’in sevincine had yoktu. Şartlı da olsa izin çıkmıştı. Demek Medine’ye gidecek, Resûlüllah’ın evine varacak, bir iki dakikalık da olsa sohbetinde bulunacaktı. Artık bundan büyük bir saâdet ve nâiliyet olamazdı. Hemen yol hazırlığını yaptı. Heybesinin iki gözüne Yemen hurmalarından doldurdu. Annesinin elini öpüp duasını alarak yola koyuldu.

Tozlu yollar, kumlu çöller Onun için engel sayılmıyordu. Gönlüne Resülüllah’ı görme sevdası düşmüş, kalbine Peygamber aşkı dolmuştu. Yemen illerinden Medine çöllerine doğru ilerlerken yakıcı sıcakların alev alev inen te’siri O’nun alnından sadece ılık terler akıtmakla kalıyor, aşkını, şevkini zayıflatmıyordu.

Yolda kâh bir kervana rastlıyor, daha sonra istikametlerini değiştiren kervanları bırakıyor, kasideler söyleyip, İlâhiler terennüm ederek Medine yolunda kendi istikametine şaşmadan devam ediyordu. İşte Medine görünmüştü. Peygamber şehrinde Resülüllah’ın hasretini giderecek, kim bilir âhir zaman Nebisini nasıl görecekti. Sora sora aradığı yere yaklaştı. Kime sorsa:

– Resülüllah’ın evi Mescid-i Saadetin bitişiğinde diyordu.

İşte hurma dallarından örülmüş çatısı ile kıldan dokunmuş kapı perdeli Hücre-i Saâdetler..

En başta birinin kapısına yaklaştı. Bütün gücünü toplayarak seslendi:
– Yemen’den ziyaret için geldim, Resûlüllah’ı görmek istiyorum!..

Cevabı heyecanla bekledi. Kalbi tık tık vuruyor nasıl bir karşılık alacağını heyecanla bekliyordu. Nitekim beklediği cevap geldi de:

– Resûlüllah evinde yoktur. Medine’nin filân mahallesine kadar gittiler. İster mescide geri dönmesini bekleyin, ister o mahalleye gidin, orada ziyaretinizi yapın.
– Ben ne o mahalleye gidebilirim, ne de mescidde Resûlüllah’ın dönmesini bekleyebilirim. Annem izin vermedi bunlara. Sadece evine gideceksin, başka yere iznim yok, dedi.

Ortalığı derin bir sessizlik kaplamıştı. Düşünüyordu. Annesinin dediğini yerine getirmeli, sözünden çıkmamalıydı. Anne sözüydü bu. Ama beri tarafta da Resûlüllah vardı. Onun ziyareti söz konusu idi. Zihninde sualler uçuştu, cevaplar çatıştı, öyle mi, böyle mi, gibilerden ihtimaller alabildiğine çoğaldı. Ama anne sözüne sadık kalmak, verdiği sözünde durmak ağır bastı. Kendi kendine söylenerek döndü;

– Gidemem, başka yere gidemem. Oturup Hazret-i Peygamber’tn dönmesini de bekleyemem. Annemin izni yok çünkü. Anlaşılan kısmet değilmiş. Zaten benim gibi bir biçâre kim oluyor ki, her gün Cebrâil ile görüşen bir zatın huzuruna girecek, sohbetinde bulunacak?

Ben de amma cüretkâr bir gençmişim ha?..

Üvey s teessürlerini gönlüne gömdü, işin içindeki hikmeti düşünerek geldiği yoldan geri dönmeye karar verdi. Sanki izinden basa basa geri geliyor, yol boyunca da hüzün gözyaşları döküp, elem kasideleri söylüyordu. işte Yemen hududu içine girmiş, Karan köyüne de gelmişti. Hiç olmazsa biricik annesinin sözünü tutmuş, onun emrinden dışan çıkmamıştı. O yeterdi kendisine. Nitekim sevgili annesi durumu anlayınca itâat-li Üveys’ine şöyle dua etti:

– Oğlum, sen dünyada beni memnun ettin, Allah da, âhirette seni memnun etsin de, dünyada göremediğin Resûlüllah’ı âhirette görüp O’na komşu olasın.

Beri tarafta hane-i saâdetine geri dönen Resûlüllah Hazretleri, Âişe validemize sordular:

– Kim geldi buraya, yâ Âişe?
– Yemenden bir genç ziyaretinize gelmişti. Sizi evde | bulamayınca annesinin izni olmadığı için yanınıza kadar varamadı, oturup da bekleyemedi. Geri dönüp memleketine gitti.

Efendimizin cevabı şöyle oldu:

– Kapıdaki nurdan LJveys’in geldiğini anladım. O, annesine itaat edip etmeyeceği hususunda imtihan oldu. İmtihanı da kazandı. Dünyada beni görmesi nasip değilmiş. Ama âhirette komşum olacaktır.
 
Üst
Alt