Aleksios Apokaukos

[KRSAG=https://forum.mevsim.org/makale/Alexios_Apokaukos.jpg]Aleksios Apokaukos[/KRSAG]
Aleksios Apokaukos (Grekçe: Ἀλέξιος Ἀπόκαυκος, ö. 1345), Bizanslı devlet adamı ve askerdir. Aleksios, avam sınıfı bir aileden gelmesine rağmen iyi bir eğitim alarak askerlik meziyetleriyle megadük, bürokrasi kabiliyetiyle de parakoimomenos mevkiine kadar yükselmiştir. Yüksek devlet makamlarına gelmesinde İoannis Kantakuzinos'un himayesine girmesinin de etkisi vardır. Torun III. Andronikos ile dede II. Andronikos'un arasında gerçekleşen taht çekişmesinde, İoannis Kantakuzinos ile beraber II. Andronikos'un karşısındaki cephede yer almıştır. Taht kavgasının bittiği 1328 yılında III. Andronikos tek başına imparator olmuş ve yakın arkadaşı Kantakuzinos'u baş saray nazırlığı ile, Aleksios'u ise Kantakuzinos'un boşalttığı yüksek mevkiler ile ödüllendirmiştir. Ancak 1341-1347 yılları arasında çıkan iç savaşta Aleksios, V. İoannis'i destekleyen hizbin liderlerinden olan Patrik XIV. İoannis ile bir olup, hamisi İoannis Kantakuzinos'un karşısında yer almıştır. İç savaşta soylular ve seçkin sınıf genellikle Kantakuzinos'u desteklerken düşük ve orta sınıf şehirliler ile tüccar ve denizciler ağırlıklı olarak Apokaukos'u desteklemişlerdir. Bu anlamda iç savaşın bir tarafı yaşlı ve toprağa bağımlı asillerden oluşurken Apokaukos'un da içinde olduğu diğer taraf ise devlet içerisinde yeni bir değer olarak gelişen batıya dönük radikal değişimi temsil eder. Bir hapishane denetimi sırasında siyasi tutuklular tarafından linç edilerek öldürülmüştür. Öldürülmesi iç savaşın Kantakuzinos'un lehine sonuçlanmasında dönüm noktası olmuştur.

Hayatı​


İlk yılları
Aleksios, 13. yüzyılın sonlarında Bitinya bölgesinde yerleşik bir ailenin oğlu olarak doğdu. Avam sınıfı bir aileden gelmesine rağmen alim Theodoros Hrtakinos'tan eğitim aldı ve vergi memuru olarak çalışmaya başladı. 1320 yılında tuz tesislerinin yöneticisi, sonra batı themalarının domestikos'u oldu. 1321 yılında parakoimomenos olana kadar bürokrasi basamaklarında yükseldi. Bulunduğu makam onu, torunu III. Andronikos lehine İmparator II. Andronikos'u tahttan indirmek için Sirgiannis Paleologos ve Protostrator Theodoros Sinadinos ile komplo kuran İoannis Kantakuzinos için ihtiyaç duyulan biri hâline getirmişti. İmparator, savaş tehdidi nedeniyle Trakya ve Makedonya'nın bazı bölgelerini III. Andronikos'a verdi. İç savaşın bittiği 1328 yılında III. Andronikos tek başına imparator oldu ve yakın arkadaşı Kantakuzinos'u baş saray nazırlığına, Aleksios'u ise Kantakuzinos'un boşalttığı mesazonluğa ve devletin maliyesinden sorumlu olan makamlara atadı. Ödüllendirildiği bu makamlarla bir miktar servet kazandı ve bu servetiyle Marmara Denizi sahilinde Silimbria yanında bulunan Epibatai'da kişisel sığınağı olan kale şeklinde bir ev yaptı. 1341 yılının başlarında, Andronikos'un ölümünden hemen önce, Bizans donanmasına komuta eden yüksek bir rütbe olan megadük unvanıyla ödüllendirildi. Kişisel servetinden 100.000 iperpiron vererek donanmayı yeniden donattı.
İç savaş dönemi

İmparator III. Andronikos'un Haziran 1341'de ölümünden sonra sarayda, Makedonya ve Trakya'da bulunan vilayetlerin zenginlerinin desteklediği Kantakuzinos ile Andronikos'un dul eşi Anna'nın desteklediği ve önde gelen liderleri Patrik XIV. İoannis olan Kantakuzinos'a muhalif olmak üzere iki hizip ortaya çıktı. Kantakuzinos, kendisi için bir taht iddiasında bulunmuyordu ama ölen imparator ile olan yakın ilişkisine dayanarak oğlunun naipliğini kendisi için talep ediyordu. Sonuçta başkentte bulunan birliklerin desteğiyle bunu güvence altına aldı. Ancak Apokaukos'un patriğin tarafına geçmesi ile bu durumu zayıfladı. Kantakuzinos kendi anılarında bu duruma dair, Apokaukos'un daha fazla yükselebilmek için kendisini tahtı ele geçirmeye zorladığını ancak ret cevabı alınca bu güçlü bakanın taraf değiştirdiğini yazmaktadır. Temmuz 1341'de Kantakuzinos'un imparatorluğa saldıran düşmanlara karşı sefere çıkmak için Konstantinopolis'ten ayrılmasıyla Apokaukos ilk hamlesini yaptı. Filonun komutanı olarak Türklerin Avrupa tarafına geçmelerini engellemek için Çanakkale Boğazı'nı korumakla görevli olmasına rağmen, Trakya'da karmaşa çıkmasının kendi yararına olacağı düşüncesiyle Türklerin bölgeye geçişine kasten izin verdi. Apokaukos ayrıca V. İoannis'i kaçırmaya teşebbüs etti; fakat başarısız olarak Epibatai'da bulunan evine kaçtı. Kantakuzinos zaferle başkente döndüğünde çevresinin tüm itirazlarına rağmen Apokaukos'u makamından almak yerine affetti. Apokaukos, makamına ve Konstantinopolis'e dönmesine izin veren Kantakuzinos'a abartı bir hürmet gösterirken Kantakuzinos başka bir sefere çıkarak makamını ona emanet etti. Ancak şehre tekrar döndüğünde patrik ve Apokaukos bütün gücü ellerine geçirmişler, Kantakuzinos'un ailesini ve arkadaşlarını tutuklamışlardı. Annesi Theodora da tutuklu bulunduğu hapiste öldü. Patrik naip olarak ilan edilmiş, Apokaukos Konstantinopolis'e eparhos olarak atanmıştı.
Bizans ordusunun bir kısmını hala kontrolü altında tutan Kantakuzinos Ekim 1341'de Dimetoka'da kendini imparator ilan etti, rakipleri ise V. İoannis'e taç giydirdiler. Bu iki taç giyme Kantakuzinos'un zaferini ilan ettiği 1347 yılına kadar devam eden bölünmeye ve Bizans İmparatorluğu'nun komşularıyla arasının bozulacağı bir iç savaşa neden oldu. Bu süreç imparatorluk mülklerinde yıkıma ve Bizans toplumunda derin bir ayrılığa neden oldu. Soylular ve seçkin sınıf genellikle Kantakuzinos'u desteklerken düşük ve orta sınıf şehirliler ile tüccar ve denizciler Apokaukos'u desteklediler. Bu hanedan çekişmesi ile iç savaşın ardında güçlü bir sebep vardı. Savaş sırasında Kantakuzinos ve soyluların aşırı zenginliği ve sıradan insanlara karşı ilgisiz oldukları algısı Apokaukos'un propagandasının temelini oluşturmuştu. Ayrıca ihtilafın önemli bir dinî yanı da vardı: İsihazm ihtilafı Bizanslıları bölmüş ve bazı önemli istisnalar haricinde İsihazm destekçileri Kantakuzinos'u desteklemişlerdi.

Kantakuzinos'un taç giymesinden birkaç gün sonra Adrianopolis sakinleri soylulara karşı isyan çıkardılar ve kendilerini naip tarafında olduklarını ilan ettiler, Apokaukos küçük oğlu Manuil'i şehrin valisi olması için yolladı. Benzer bir gelişme 1342 yılında Thessaloniki'de gerçekleşti ve imparatorluğun ikinci büyük şehri kendilerine Zealotlar diyen bir grup tarafından ele geçirildi. Bu grubun asillere karşı olan inanışları "Kantakuzinosculuk" düşmanı olmalarına neden oldu ve naipliğin desteğini kazandılar. Apokaukos, 70 gemilik bir filoyla onlara yardım etmek için Thessaloniki'ye geldi ve büyük oğlu İoannis'i şehir valisi olarak atadı; ancak valiliği yalnızca isim olarak kaldı.

Savaşın ilk yıllarından Kantakuzinos'un Sırbistan Çarı Stefan Dušan'ın sarayına sığındığı 1342 yazına kadar genel görünüm naiplik lehine gözüküyordu. Ancak Kantakuzinos 1343 ve sonrasında arkadaşı Aydınoğlu Beyi Umur Bey'in de yardımıyla durumu tersine döndürmeye başladı. Kantakuzinos, Stefan Dušan'ın başlangıçtaki desteğiyle Makedonya'yı tekrar ele geçirdi ve Türk müttefiklerinin yardımıyla Trakya'daki eski mülkü Dimetoka'ya döndü. Adrianopolis'teki makamını bırakarak Kantakuzinos'un kampına giden Apokaukos'un oğlu Manuil de dahil olmak üzere destekçileri onu yavaş yavaş terk etmeye başladılar.

1345 başlarında, Apokaukos ve Kalekas iki Fransisken keşişin barış önerisini reddettiler. Apokaukos, azalan gücünü tekrar toparlamak için başkentte bir seri tutuklama gerçekleştirdi, hatta siyasi tutuklular için yeni bir cezaevi inşa edilmesi emrini verdi. 11 Haziran 1345'te korumalarını almadan yeni cezaevini denetlemeye gittiği sırada mahkûmlar ayaklanıp Apokaukos'u linç ettiler ve kafasını kesip bir direğe astılar. Mahkûmlar, nefret edilen Apokaukos'un ortadan kalkmasının İmparatoriçe Anna tarafından ödüllendirileceğini umuyorlardı. Üst düzey mevkide bulunan bir devlet adamının bu şekilde öldürülmesi karşında şok olan imparatoriçe denizci piyade birliği Gasmouloi'ye, komutanları olan Apokaukos'un ölümünün intikamını almaları için izin verdi. Bazıları yakındaki manastıra sığınmalarına rağmen 200 civarında mahkûmun tamamı öldürüldü. Apokaukos'un ölümü naipliğin hemen çökmesine neden olmasa da; iç savaşın en önemli aktörlerinden birinin ölümü savaşın gidişatının dönüm noktalarından biri olmuş, naiplik tarafında ihtilaf ve ayrılmalar baş göstermiştir. Bu nedenle bu ölüm, Kantakuzinos'un Konstantinopolis'e girdiği 3 Şubat 1347'de sona eren savaşın "sonunun başlangıcı" olarak kabul edilmektedir.

Ailesi​


Aleksios Apokaukos'un İoannis ve Nikiforos isimli iki erkek kardeşi vardı. İki kez evlenen Aleksios'un ilk karısı Ayasofya'da dishipatos olarak görev yapan bir rahibin kızıydı. Megas stratopedarhis Georgios Humnos'un kuzeni olan ikinci eşi ile ise yaklaşık 1341 yılında evlenmişti. İlk evliliğinden üç, ikincisinden iki çocuğu oldu:
  • İoannis Apokaukos, megas primikerios ve Thessaloniki valisi, orada 1345 yılında öldürüldü.
  • Manuil Apokaukos, Adrianopolis valisi, 1344 yılında Kantakuzinos ile ters düşmüştür.
  • Adı bilinmeyen kızı, ilk protostrator Andronikos Paleologos ile evlenmiştir. 1344 yılında dul kalınca sebastokrator İoannis Asan ile evlenmiştir.
  • Adı bilinmeyen kızı, 1341 yılında İoannis Kalekas'ın oğlu ile evlenmiştir.
  • Adı bilinmeyen kızı, 1341 yılında İmparatoriçe Anna'nın özel hizmetlilerinden birinin oğlu ile evlendi.
Oğullarından biri de İoannis Vatacis'in kızı ile evlendi.

Değerlendirme​


İmparatorluk hükûmetinde baskın olan soylular, alt tabakadan gelip yüksek derecelere çıkan Apokaukos'a güvenmediler. İç savaş dönemine ait bilgiler asillerin taraftarı olan Kantakuzinos'un hatıraları ve Nikiforos Grigoras'ın yazdığı tarihe dayandığından günümüze aktarılagelen Apokaukos portresi oldukça olumsuzdur. Bu aktarımlar çoğu modern tarihçi tarafından neredeyse hiç değiştirilmeden kullanılmıştır. Bu yaklaşıma muhalefet eden tarihçilerden biri olan Eva de Vries-Van der Velden, Apokaukos'un hamisi Kantakuzinos'a nankörlük etmiş olduğunu ve kronik bir komplocu olarak iç savaşın yayılmasından sorumlu olduğunu kabul etmekte ancak bu açıklamanın yetersiz ve Kantakuzinos ile Gregoras'un kara propagandasının sonucu olduğuna inanmaktadır. Ancak Apokaukos'un iç savaş boyunca Kantakuzinos'un "en çetin muhalifi" olduğunu, ve 1343 yılından sonraki dikta yönetimini onaylamaktadır. Tarihçi Angeliki Laiu'ya göre toprağa bağımlı asiller tarafından yönetilen yaşlı ve tarımsal imparatorluk yerine İtalyan denizci cumhuriyetler gibi ticaret, denizcilik ile uğraşan ve yüzünü daha çok Batı'ya çeviren yönüyle Apokaukos, Bizans devletinin doğasında ve devletin yönünde gerçekleşen radikal değişimin bir örneğidir.
 
Üst
Alt