OTOBİYOGRAFİ
Bir kimsenin kendi hayatını yazdığı eser. Biçim ve içeriğiyle bir edebi değer taşımalıdır.
OTOGRAF
Yazarın kendi el yazısı. Eskiden hatt-ı dest (el yazısı) deyimi kullanılırdı.
OTTOVA RİMA
Sekiz mısralı bir nazım şekli. Önce İtalyan edebiyatında kullanılmış, sonra Fransız edebiyatında, buradan da Türk edebiyatına geçmiştir. Batı edebiyatında kafiye şeması, abababcc'dir. Bu şema bizde değişikliğe uğrayarak ababcccb şeklini almıştır. Aabbccdc şekli de görülür. Bu nazım şekli lirik tür için elverişlidir. Ottova Rima'yı edebiyatımızda daha çok Abdülhak Hamid kullanmıştır. Örnek:
(MAKBER'den)
Bu makberdir o bâba makdem,
Bilmem ne duyar girince, adem?
Sûzişlerimin budur esâsı
Hep şüphelerin bu en fenâsı
Benlik acebâ kalır mı ol dem?
Sönmüş erimekte o nûr-i dîdem.
Ben gözler idim bu hâli ey yâr
Senden daha çok zaman akdem...
Abdülhak Hâmid
OZAN
Kopuzla türkü söyleyen en eski Türk şairleri. Osmanlı döneminde halkı şairleri için kullanılırdı. Âşık sözünün karşılığı olduğu gibi meddah anlamını da taşıyordu. Ozanların toplumda önemli yerleri vardı. Beylerin huzurunda, dini törenlerde, elindeki kopuzunu çalarak kahramanlık destanları okurlar, halk arasında kıssa söylerlerdi. Memluk ordusunun mızıka takımında ozan denilen çalgıcılar olduğu tarihi kaynaklarda yazar. Selçuklular'da da benzer durum görülür.
Olay: Öykü, roman, masal, anlatı gibi edebiyat ürünlerinde konuyu geliştiren, boyutlandırıp akışını sağlayan olguların bütünü.
Olay Öyküsü: "Olan ne; bundan sonra ne olacak" gibi sorularla okuru gerilim ve merak içinde tutan öykü türü.
Olay Örgüsü: Konuyu oluşturan olayların birbiriyle bağlantısına verilen ad.
Opera Komik: Dokusunda acıklıyla gülüncü barındıran müzikli oyun.
Ortaoyunu: Sahne olarak kabul edilen ve etrafı seyircilerle kuşatılmış bir alanda, belirli bir konu doğrultusunda fakat yazılı bir metne bağlı kalınmaksızın oynanan tuluata dayalı oyun.
Oyun: Sahnede oynanmak amacıyla yazılmış yapıtlara verilen ad.
Ozan: Oğuz Türkleri'nin saz şairlerine; hem saz çalıp hem de şiir okuyanlara verilen isim.
- Ö -
Öğretici Tür: Genel bağlamda öğretme, bilgilendirme amacıyla ortaya konan, tüm dilsel ürünleri adlandırmak için kullanılır.
Ölçü: Sözün birtakım bölümlere ayrılarak, her bölümün hece sayısınca ya da hem sayı hem de hecelerin açıklık kapalılık, uzunluk kısalık yönünden denkliği.
Öndeyiş: Bir yazınsal yapıtta ya da tiyatro ürünlerinde asıl konudan önce geçenleri özetleyerek verilen bölüm.
Önsöz: Eserin niçin ve ne amaçla yazıldığını belirtmek için kitabın başına eklenen yazı. Bu bölümde yazar ya kitabın özetini verir veya hangi nedenle yazdığını açıklar. Eskiden, "sebeb-i telif-i kitab" (Kitabın yazılışının sebebi) sözü kullanılırdı. Tanzimat'tan sonra edebiyatçılar, mukaddeme başlığı altında yazdıkları önsözlerde edebiyat anlayışlarını belirleyici açıklamalar yaptı. Namık Kemal'in Celaleddin Harzemşah, Recaizade Mahmud Ekrem'in Zemzeme, Abdülhak Hamid Tarhan'ın Makber mukaddemeleri bunlardandır.
Örnekleme: Sözlü ya da yazılı anlatımda öne sürülen bir savı, bir görüş veya düşünceyi açıklamak, kanıtlamak ya da onu birtakım ayrıntılarla geliştirmek için başvurulan düşünceyi geliştirme yollarından biri.
Örnekseme: Dilde yeni bir sözcük yaratmada tutulan yol.
Örtmece: Doğrudan doğruya söylenmesi uygun olmayan bir olguyu, dümdüz anlatma ya da söyleme yerine dolaylı biçimde anlatma yolu.
Öykü: Hikâye yerine kullanılan öykü terimi, gözleme ya da tasarlamaya dayanan bir olayı, bir durumu dile getirerek okuyucuda ilgi ve beğeni uyandıran kısa oylumlu yazı diye tanımlanabilir.
Özdeyiş: Bir düşünceyi, bir duyguyu, en kısa ve en özlü biçimde anlatan yoğun anlamlı bilgece söz.
Özenti: Anlatımda doğallıktan kaçınma, yapmacık olma durumu.
Özetleme: Konuşulanların, anlatılanların ya da okunanların ayrıntısız bir biçimde, ana çizgileriyle belirtilmesi işi.
Özleştirme: Türkçenin, yabancı dillerden türlü nedenlerle aldığı yabancı kökenli sözcüklerin yerine Türkçe sözcük bulup bunları yabancı sözcüklerin yerine geçirme işi.
Öz Şiirciler: Cumhuriyet dönemi Türk şiirinde özellikle 1930'lardan sonra şiirde ses güzelliğine önem veren, anlamı ve anlatmayı arka plana atmayı tercih eden şairleri anlatmak için kullanılır. Öncüleri Ahmet Haşim ve Yahya Kemal Beyatlı olmuştur.
Özyaşam Öyküsü: Bir sanatçının ya da yazarın kendi yaşamını anlattığı yapıta verilen isim.
Özyaşamsalöyküsel Roman: Konusu, yazarının yaşamı olan roman.
-Alinti-
Bir kimsenin kendi hayatını yazdığı eser. Biçim ve içeriğiyle bir edebi değer taşımalıdır.
OTOGRAF
Yazarın kendi el yazısı. Eskiden hatt-ı dest (el yazısı) deyimi kullanılırdı.
OTTOVA RİMA
Sekiz mısralı bir nazım şekli. Önce İtalyan edebiyatında kullanılmış, sonra Fransız edebiyatında, buradan da Türk edebiyatına geçmiştir. Batı edebiyatında kafiye şeması, abababcc'dir. Bu şema bizde değişikliğe uğrayarak ababcccb şeklini almıştır. Aabbccdc şekli de görülür. Bu nazım şekli lirik tür için elverişlidir. Ottova Rima'yı edebiyatımızda daha çok Abdülhak Hamid kullanmıştır. Örnek:
(MAKBER'den)
Bu makberdir o bâba makdem,
Bilmem ne duyar girince, adem?
Sûzişlerimin budur esâsı
Hep şüphelerin bu en fenâsı
Benlik acebâ kalır mı ol dem?
Sönmüş erimekte o nûr-i dîdem.
Ben gözler idim bu hâli ey yâr
Senden daha çok zaman akdem...
Abdülhak Hâmid
OZAN
Kopuzla türkü söyleyen en eski Türk şairleri. Osmanlı döneminde halkı şairleri için kullanılırdı. Âşık sözünün karşılığı olduğu gibi meddah anlamını da taşıyordu. Ozanların toplumda önemli yerleri vardı. Beylerin huzurunda, dini törenlerde, elindeki kopuzunu çalarak kahramanlık destanları okurlar, halk arasında kıssa söylerlerdi. Memluk ordusunun mızıka takımında ozan denilen çalgıcılar olduğu tarihi kaynaklarda yazar. Selçuklular'da da benzer durum görülür.
Olay: Öykü, roman, masal, anlatı gibi edebiyat ürünlerinde konuyu geliştiren, boyutlandırıp akışını sağlayan olguların bütünü.
Olay Öyküsü: "Olan ne; bundan sonra ne olacak" gibi sorularla okuru gerilim ve merak içinde tutan öykü türü.
Olay Örgüsü: Konuyu oluşturan olayların birbiriyle bağlantısına verilen ad.
Opera Komik: Dokusunda acıklıyla gülüncü barındıran müzikli oyun.
Ortaoyunu: Sahne olarak kabul edilen ve etrafı seyircilerle kuşatılmış bir alanda, belirli bir konu doğrultusunda fakat yazılı bir metne bağlı kalınmaksızın oynanan tuluata dayalı oyun.
Oyun: Sahnede oynanmak amacıyla yazılmış yapıtlara verilen ad.
Ozan: Oğuz Türkleri'nin saz şairlerine; hem saz çalıp hem de şiir okuyanlara verilen isim.
- Ö -
Öğretici Tür: Genel bağlamda öğretme, bilgilendirme amacıyla ortaya konan, tüm dilsel ürünleri adlandırmak için kullanılır.
Ölçü: Sözün birtakım bölümlere ayrılarak, her bölümün hece sayısınca ya da hem sayı hem de hecelerin açıklık kapalılık, uzunluk kısalık yönünden denkliği.
Öndeyiş: Bir yazınsal yapıtta ya da tiyatro ürünlerinde asıl konudan önce geçenleri özetleyerek verilen bölüm.
Önsöz: Eserin niçin ve ne amaçla yazıldığını belirtmek için kitabın başına eklenen yazı. Bu bölümde yazar ya kitabın özetini verir veya hangi nedenle yazdığını açıklar. Eskiden, "sebeb-i telif-i kitab" (Kitabın yazılışının sebebi) sözü kullanılırdı. Tanzimat'tan sonra edebiyatçılar, mukaddeme başlığı altında yazdıkları önsözlerde edebiyat anlayışlarını belirleyici açıklamalar yaptı. Namık Kemal'in Celaleddin Harzemşah, Recaizade Mahmud Ekrem'in Zemzeme, Abdülhak Hamid Tarhan'ın Makber mukaddemeleri bunlardandır.
Örnekleme: Sözlü ya da yazılı anlatımda öne sürülen bir savı, bir görüş veya düşünceyi açıklamak, kanıtlamak ya da onu birtakım ayrıntılarla geliştirmek için başvurulan düşünceyi geliştirme yollarından biri.
Örnekseme: Dilde yeni bir sözcük yaratmada tutulan yol.
Örtmece: Doğrudan doğruya söylenmesi uygun olmayan bir olguyu, dümdüz anlatma ya da söyleme yerine dolaylı biçimde anlatma yolu.
Öykü: Hikâye yerine kullanılan öykü terimi, gözleme ya da tasarlamaya dayanan bir olayı, bir durumu dile getirerek okuyucuda ilgi ve beğeni uyandıran kısa oylumlu yazı diye tanımlanabilir.
Özdeyiş: Bir düşünceyi, bir duyguyu, en kısa ve en özlü biçimde anlatan yoğun anlamlı bilgece söz.
Özenti: Anlatımda doğallıktan kaçınma, yapmacık olma durumu.
Özetleme: Konuşulanların, anlatılanların ya da okunanların ayrıntısız bir biçimde, ana çizgileriyle belirtilmesi işi.
Özleştirme: Türkçenin, yabancı dillerden türlü nedenlerle aldığı yabancı kökenli sözcüklerin yerine Türkçe sözcük bulup bunları yabancı sözcüklerin yerine geçirme işi.
Öz Şiirciler: Cumhuriyet dönemi Türk şiirinde özellikle 1930'lardan sonra şiirde ses güzelliğine önem veren, anlamı ve anlatmayı arka plana atmayı tercih eden şairleri anlatmak için kullanılır. Öncüleri Ahmet Haşim ve Yahya Kemal Beyatlı olmuştur.
Özyaşam Öyküsü: Bir sanatçının ya da yazarın kendi yaşamını anlattığı yapıta verilen isim.
Özyaşamsalöyküsel Roman: Konusu, yazarının yaşamı olan roman.
-Alinti-