2020’nin Son Dakika Sürprizi: Unto The End İncelemesi

Fineas

Epik
Kullanıcı
Katılım
14 Mar 2018
Mesajlar
4,287
Tepkime puanı
4,885
Puanları
0
Konum
İzmir
Cinsiyet
Erkek
2020’nin son dönemlerinde çıkan, birçok insanın en sevdiği oyun listesindeyken bir çoğunun nefret ederek ilk saatinde bıraktığı bir aksiyon macera oyunu Unto The End.


Bağımsız bir stüdyo olan 2 Ton Studios‘un elinden çıkan bu oyun 2 senelik bir süreçte sadece 2 kişi tarafından tasarlanmış. Oyunun minimalist tasarımı ve oyuncuyu içine sürükleyen keşif arzusu oldukça dikkat çekiciyken acımasız dövüş sistemi ve oyuncuyu her seferinde cezalandıran kuralları ile epey tartışmalı bir oyun olarak karşımıza çıkıyor.


Genel Olarak Unto The End

Oyun 2 boyutlu tasarımı, renk paleti ve yerinde kullanılan ses efektleri ile oyuncuyu kendi dünyasına katmayı çok güzel başarıyor. Oyunda hiç diyalog olmamasına rağmen, görselliği ile oyuncuya aktarmak istediğini birçok noktada başarıyla veriyor. Ortaçağ’da İskandinav bir kültürde geçen bu hikayede bir babanın, ailesinden kopup ona geri dönüş çabasına tanıklık ediyoruz. Bu yolda tek hamlesiyle oyuncuyu yere serecek düşmanlardan, yardıma ihtiyacı olan yaratıklara elimizde olan son eşyayı oyunda vermeye kadar uzanan bir macera yer alıyor. Oyun gerçekçiliği ile kendinden bahsettirirken hissiyatı ile oyuncuyu tamamen oynanışa odaklıyor.

Unto The End oyuncuların oldukça dikkat etmesi gereken bir savaş sistemine sahip. Mekanikleri öğrenmeden önce oyun bizlere soğukkanlı davranmanın ve düşmanları okumanın ne kadar önemli olduğunu fark ettiriyor. Çünkü bu oyunda düşmana tüm güçle atılmak çok da mantıklı bir seçenek değil. Savaşmak için yüksek ve alçak saldırı seçenekleri varken bununla beraber bu atakları savuşturmak, omuz atmak, sahte ataklarla düşmanı yanıltmak, sıyrılarak kaçmak gibi seçenekler bulunuyor. Savaşı oldukça gerçekçi kılabilmek ve oyuncuyu dikkatli olmaya zorlamak için bu seçeneklere avantaj ve dezavantajlar da eklenmiş. Örneğin iyi bir savunma size güzel bir saldırı şansı sunsa da, yanlış bir kaçınma yüzünden silahınızı düşürebilir ve düşmanların arasına dalmak zorunda kalabilirsiniz.



Başlangıçta oyuncuya 2 tarz silah sunuluyor. Bunlardan biri fırlatılabilen bir hançerken diğeri uzun bir kılıç. Oyunun aynı zamanda kayıt ve geliştirme noktası olan kamp ateşlerinde de gerekli malzemeler toplandığında zırh geliştirmesi yapılabiliyor. Bu eşyalar çevreden toplanabileceği gibi öldürülen düşmanlar yağmalanarak da elde edilebilir. Aynı zamanda bu noktada iyileşmek için tonikler de oluşturulabiliyor.

Savaş Sisteminin Acımasızlığı

Oyunun başlarken oyuncuya fazla bir bilgi verilmiyor. Öyle ki bir menü ekranı bile olmadan oyuna başlıyoruz. Oyun mekaniklerinden hikayesine kadar onu keşfetmenizi bekliyor. Mekanikleri önceden öğrenmek isteyen oyuncular için ise özel bir talim alanında yapılan bir eğitim bulunmakta. Başlangıçta bu yoldan gitmesem de daha ilk dövüşte iki darbe ile öldüğümü fark edince eğitime ben de katıldım. Çünkü unutmamak gerekiyor ki karakteriniz her şeyden önce bir insan. Alacağı tek bir darbe onu hayattan koparabilir, ayağının kaydığı bir noktada uçuruma sürüklenip ölebilir ya da kendine saldırmaya çalışan bir yaratığa merhamet gösterebilir.

Mekaniklere alışmak göründüğü kadar zor değil ama bunları uygulamak ayrı bir beceri gerektiriyor. Doğru yerde, doğru hamle yapılmadığı an tek hamlede ölmek ve savaşı en başa sarmak mümkün. Öyle ki bu savaştan sağ çıksanız bile, yeni bir kamp ateşi arayana kadar kanamanızı durdurmazsanız ölüp tekrardan savaşmak zorunda kalabilirsiniz. Çünkü Unto The End eğer kanamanız varsa oyunu kaydetmeyi reddediyor. Bu yüzden bir saatinizi alan tek bir savaşın sonunda kanamadan ölünce oyunu kapatıp tüm dosyaları silip bilgisayarın üzerine benzin döküp kibriti çakasınız geliyor. Oyun bu zorluğu ile Dark Souls’u hatırlatsa da kesinlikle soul-like bir oyun değil.


Meydan okumadan zevk alan çetin savaşları seven oyuncular için ise bulunmaz nimet. Özellikle son çıkan AAA oyunlarda bile gerçekçi ve zorlu savaşlar bulunmazken Unto The End oyuncuların kendini sınaması için mükemmel bir fırsat. Bana kalırsa oyun bu noktada oldukça adaletsiz davranıyor.

Eksiler

Benim için 2 sorundan bahsedeceğim bu noktada. Birincisi savaş sırasındaki animasyonlar çok yavaş. Takla attım, arkasına geçtim, vurmaya çalıştım derken o arada uzayıp giden animasyon sırasında darbe almamanız oldukça zor. Bunun yanında bir da oyunda tuş ataması olmayınca çıldırmamak elde olmuyor. Birçok oyuncu klavyeyi ya da oyun kolunu alışkanlıkları üzerine kullanır. Benim için bu “shift” tuşunun koşma ile bağdaşmasıdır. Bu yüzdenki oyunda elim sürekli shift tuşuna kayıyor ve bu tuşta olan hançer fırlatma her seferinde sinirimi bozmayı beceriyor. Çünkü sürekli savaş ortasında birden el alışkanlığı ile shifte basıyorum ve olmayan hançeri fırlatmaya çalışan karakter birden onu aramak için elini beline götürüp vuruyor. Bu animasyonu bozmak mümkün olmadığından boş boş ekrana bakarak ölmeyi kabulleniyorum. Oyun başta zaten oyun kumandası ile oynanmak için tasarlandı dese de bilgisayarda oynayan birçok kullanıcının bu sorunu yaşayabileceği az çok tahmin edilebilirdi. Ama dediğim gibi, bu tamamen kişisel bir yakarış.

Savaş sistemini bir kenara bırakacak olursak, oyunun çoğunluğu karanlık bir ortamda geçiyor. Bu yüzden meşaleniz sizin tek ışık kaynağınız. Mağaralar bölümündeki savaşlar ve keşifler sırasında ekranın sadece ufak bir kısmı aydınlanıyor. Bu sayede oyuncuya güzel bir şekilde yalnızlık ve umutsuzluk hissi tattırılıyor. Birçok noktada Unto The End, oyuncuyu keşif yapmaya teşvik ediyor. Böylelikle ekstra malzemeler kazanırken aynı zamanda yeni canlılarla da etkileşime geçme fırsatı tanıyor. Ek olarak oyunda yaratıklarla farklı bir etkilişimde de bulunmak mümkün. Onlara ihtiyacı olan malzemelerden sunarak kendi tarafınıza geçirebilir hatta onlarla ticarete dahi girebilirsiniz. Elinizdeki malzemelerin kısıtlı olduğu göz önüne alındığında, bazı savaşlardan bu şekilde kaçınmak mantıklı bir seçenek haline geliyor fakat bu yolla savaştan kazanacağınız ganimeti de kaçırmış oluyorsunuz.


Oyunda hiçbir zaman dikkati elden bırakmamak gerekiyor. Etrafta gezinirken her an başınıza bir kaya düşebilir, ayağınız yerden kayabilir ya da bir tuzağı aktifleştirebilirsiniz. Oyun burada savaştaki kadar acımasız değil tabii ki, oyuncuya önceden yaklaşan tehlikeyle alakalı uyarı veriyor. Oyunun en çok eğlendiği kısımlarından birini oluşturan bu sistem her ne kadar siz öğrenene kadar onlarca defa ölmenize yol açsa da oldukça eğlenceli. Yürürken bile oyunun ne kadar dolu bir yapıya sahip olduğunu görebilirsiniz.

Son Olarak

Oyuncuya ham bir savaş deneyimi sunan ve atmosferi ile birçok oyunu geride bırakan bir oyun olsa da Unto The End çok spesifik bir oyuncu kitlesine hitap ediyor diyebilirim. Bana kalırsa birçok oyunun deneyim etmesi gereken bir tarza sahip. Fakat zorluklarla savaşmak size çok hitap etmiyorsa oyunun ilk yarım saatinde bırakmanız da mümkün. Ben her ne kadar bu tarz oyunlardan zevk alsam da bana sürekli kendini tekrar ediyor gibi hissettiren savaşları bir noktadan sonra sadece can sıkıcı olmaya başladı. Unto The End benim için atmosfer olarak başarılı bir oyun olurken, ikinci defa dönmeyeceğim güzel bir oyun olarak kütüphanemde yerini aldı.

Bunun yanında bir oyun tasarımcısı olarak oyuna birçok noktada saygı duyduğumu da belirtmem gerekir. Gerek mağaralarda gerekse yer yüzünde birçok kez oyunun vermeye çalıştığı hissiyatı iliklerime kadar hissettim. Gerek mağaranın ilerisinden zar zor duyulan canavarın nefesi, gerekse rüzgarın sesindeki acı beni oldukça etkiledi.
Oyuna birçok platformdan erişebilirsiniz. Xbox One, Xbox Series X, PS4, PS5, PC, Stadia ve Switch’ten oynanabilirken bilgisayarda steam veya GOGdan satın alınabileceği gibi Xbox Game Pass üzerinden de oynanabilir. Oyunla ilgili daha fazla bilgi almak isterseniz buraya tıklayarak geliştiricinin sayfasına göz atabilirsiniz.
 

Prenses

Çok güzel gülümsüyordu, sevmeden geçemedim.
Yönetici
Katılım
8 Tem 2018
Mesajlar
1,853
Tepkime puanı
3,646
Puanları
113
Yaş
31
Cinsiyet
Kadın
agac resmi güzelmiş :)
 
Üst
Alt