Han

En Güzel Edep Güzel Ahlaktir...!
Kullanıcı
Katılım
20 Ocak 2021
Mesajlar
7,620
Tepkime puanı
6,990
Puanları
0
Konum
Huzur🧿
Cinsiyet
Erkek

16. Yüzyılda Osmanlı Düşünce Hayatı

Osmanlı düşünce sisteminin temellerini İslam ve Türk düşünce geleneği oluşturmaktadır. Bu düşünce sisteminin arka planında, İbn-i Sînâ’nın ve Gazzâlî’nin görüşlerinin, Nesreddin Tûsî ve Fahreddin Râzî üstünden Osmanlı’ya ulaşan çizgileri vardır. Osmanlılar tarih sahnesine çıktıkğında İslam dünyasının klasik dönemdeki zengin ve hareketli düşünce ortamı etkisini kaybetmişti.

Osmanlı’nın merkeziyetçi yapısı ve Şii-Safevî faktörü ile faaliyetleri yönetim kademesinin daha katı tutum izlemesine, Sünniliğin devlet doktrini olarak öne çıkmasına sebep olmuştur. Osmanlı düşünce hayatı İslamın klasik dönemindeki gibi bir parlaklığa ulaşamamıştır. Bu genel değerlendirmeden sonra, Osmanlı düşünce alanları; siyasi görüş, felsefî düşünce, dini düşünce, tasavvufî düşünce genel başlıkları altında toplanabilir.

Osmanlı siyasi görüşsi, idare edilen-yöneten ilişkisi çerçevesinde meydana gelmiştur. Kökü eskilere dayanan siyâset-nâme geleneğinin bir bakıma devamını Osmanlı siyasi görüşsinde görmek mümkündür. 16. Yüzyıl bu geleneğin devam ettiği bir yüzyıldır. Fakat bu yüzyılda hilafet düşüncesi çerçevesinde Lütfî Paşa’nın yazmış olduğu Halâsü’l-Ümme Ma’rifeti’l-Eimme isimli eser Osmanlı hilafetinin meşruluğunu savunması yönünden önemli bir yer tutmaktadır.

Osmanlı felsefi düşüncesi içinde özellikle tehâfüt geleneği önemli bir yere sahiptir. Tehâfüt; yıkım, çöküntü, düşüncesiz sonuç anlamlarına gelmektedir. Tehâfüt geleneği ilk kez Gazzalî’yle başlamıştır. Gazzalî, Tehafütü’l-felâsife isimli eseriyle Allah ve ilahi vahiy konusunda yirmi problemi tartışmıştır. Daha sonra bu konu çerçevesinde pek çok eser verilmiştir. Bu tartışmaya 16.Yüzyılda Şeyhülislam İbn Kemal, Haşiye alâ Tehâfüti’l-felâsife eseriyle katılmıştır.

Osmanlı dini düşüncesi Fahr-i Râzî’nin görüşleri çerçevesinde şekillenmiştir. Fakat 16.Yüzyıldan itibaren İbn-i Teymiye düşüncesinin de özellikle din görevlileri üstünde etkili olduğu görülür. İbn-i Teymiye görüşleri 16.Yüzyılda Birgivî Mehmed Efendi etkisiyle Osmanlı Devleti’nde hızlı bir biçimde kendine yer bulur. Birgivî Mehmed Efendi’nin tavrı, İslamın aslında olmayan, daha sonra değişik vesilelerle ortaya çıkan dinî vasıflı uygulamaların reddine dayanmaktaydı. Bu tavır, daha sonraki yüzyılda taassuba (tutuculuğa) yol açacaktır.

Osmanlı tasavvuf düşüncesinin çıkış noktası İran ve Orta Asya sûfîliğidir. Orta Asya kökenli bu sûfîlik anlayışını, 13.Yüzyıl Muhyiddin-i Arabî’nin sistemleştirdiği vahdet-i vücud görüşünün büyük ölçüde etkilediği söylenebilir. Vahdet-i vücud görüşünün etkisindeki Horasan kökenli popüler tasavvuf anlayışının yanında, zaman içerisinde vahdet-i vücud görüşünü yüksek düzeyde yansıtan başka bir tasavvuf anlayışı da ortaya çıkmıştır. Bunun yanında, 15.Yüzyılda zühdî (zühdle ilgili) yanı ağır basan değişik bir tasavvufî düşüncenin de Osmanlı coğrafyasında filizlendiğini söyleyebiliriz.

16.Yüzyıla girildiğinde Osmanlı tasavvuf düşüncesinin vahdet-i vücut ve zühdi anlayışlar çerçevesinde oluştuğu dikkati çekmektedir. Kısaca, Osmanlı düşünce sistemi kendisinden önce meydana gelmiş İslam düşüncesinin devamı ve bu birikimin mirasçısıdır. 16.Yüzyıl Osmanlı düşüncesi ise, Osmanlı düşünce sisteminin mükemmel ve klasik dönemini temsil etmektedir.


-Alinti-
 
Üst
Alt