14. Yüzyılda Tarih Yazıcılığı
14. yüzyılda gerçek anlamıyla sırf tarihî kaynaklara bağlı bir eserden bahsetmek, bugün için mümkün değildir. Türk edebiyatında gerçekten tarihî bir kaynak olarak değerlendirilebilecek eserlerin verilmeye başlanması çok daha sonraki dönemlerde gerçekleşmiştir. Bu yüzyılda ise tarihle dolaylı yoldan ilişkilendirilebilecek; ancak gerçek anlamıyla tarihî bir kaynak ve belge olarak kabul edilmesi mümkün olmayan dinî-destânî-menkıbevî ürünler verilmiştir. Battalnâme, Dânişmendnâme gibi müellifi belli olmayan ürünlerle Hamzavî’nin Hamzanâme adlı eseri, Erzurumlu Darîr’in Sîretü’n-Nebî çevirisi ve Ferîdüddîn Attâr’ın Tezkiretü’l-evliyâ adlı eserinin çevirileri gibi ürünler bunlar arasında sayılabilir.Sonraki yüzyıllarda örneklerine gittikçe daha fazla rastlanacak olan tarih yazıcılığının 14. yüzyılda bahsedilebilecek örneği ise 15. yüzyılın başında vefat etmiş olan Ahmedî’ye aittir. Ahmedî’nin en ünlü eseri olan İskendernâme’nin bölümlerinden biri olan Dâstân-ı Tevârîh-i Âl-i ‘Osmân, bugüne kadar bilinen ilk Osmanlı tarihidir. 334 beyitlik bu eser, aslında İskendernâme’nin bir bölümünü oluşturmaktadır.
Şüphesiz bu eser de sağlam tarihî bilgilere dayanmamaktadır. Bununla birlikte destanî unsurlar taşımakla birlikte dönemin tarihî gelişmelerine ışık tutan daha sağlam bir kaynak bulunmaması sebebiyle dikkate değer olmalıdır. Bu eserin içinde genel anlamda İslâm tarihi, İlhanlı tarihi ve Osmanlı tarihi hakkında bazı bilgiler bulunmaktadır. Bu eser, sonraki dönemlerde Neşrî, Lütfü Paşa, Şükrüllâh gibi birçok tarihçiye ilham kaynağı olmuştur. Dâstân-ı Tevârîh-i Âl-i Osmân, 15. yüzyılda Hayâtî mahlaslı bir şair tarafından, İskendernâme’yle birlikte, Ahmedî’ye gönderme yapılarak yeniden yazılmıştır.
14. yüzyılda doğrudan tarihî bir kaynak olmasa da Mevlevîlik ve Mevlevî büyükleri hakkında birtakım bilgiler içerdiğinden zikredilmesinde yarar olan bir eser de Eflâkî tarafından kaleme alınan Menâkıbu’l-‘ârifîn adlı eserdir. Bu eserde Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hakkında da bilgiler yer almaktadır. Menâkıbu’l-‘ârifîn’de, 13 ile 15. yüzyıllarda Anadolu’da hâkim olan dinî, tarihî, sosyal ve kültürel ortamla ilgili birtakım bilgiler ve ipuçları da bulunmaktadır. Bu bakımdan dikkate değer bir eserdir.
Elvan Çelebi’nin Menâkıbu’l-kudsiye fî Menâsıbü’l-ünsiyye adlı eseri, Baba İlyas sülâlesi etrafında gelişen olaylar üzerine kurulu olduğundan dönem hakkında önemli bilgiler içermektedir. Şeyhoğlu Mustafa’nın Taberî Tarihi Çevirisi, Erzurumlu Darîr’in Fütûhu’ş-Şâm Tercümesi türünden eserler de benzer örnekler arasında sayılabilir.
-Alinti-