14. Yüzyılda Şiir ve Divan Sahibi Şairler
14. Yüzyılda henüz klâsik Türk edebiyatı geleneği yerleşmiş olmadığından, şairlerin daha çok mesnevileriyle dikkat çektikleri bu dönemde, divan sahibi şair sayısı azdır. 14. Yüzyılda divan sahibi üç isim dikkat çekmektedir:
Kadı Burhaneddin (öl.1398): Asıl adı Ahmed olan Kadı Burhaneddin, ilk eğitiminin ardından Mısır, Şam ve Halep’te öğrenim görmüştür. 19 yaşında babasıyla Hacca gitmiş; 21 yaşında Kayseri kadısı, 34 yaşında Eretna Beyliğinin veziri, 37 yaşında bu beyliğin hükümdarı olmuştur. Bu süreçte çetin siyasî ve askerî mücadelelere girişen şair, 1398’de Akkoyunlulara yenilerek öldürülmüştür.
Klâsik Türk şiirinin öncü şairlerindendir. Türk edebiyatına özgü nazım şekillerinden tuyuğlarıyla ünlü olan şairin Arapça ve Farsça şiirler yazdığı söylenmekle beraber bunlara henüz ulaşılmış değildir. En önemli eseri olan Türkçe Divanının tek yazma nüshası British Library’de bulunur. Kadı Burhaneddin’in İksîrü’s-saâdât fî-esrâri’l-ibâdât ve Tercîhü’t-tavzîh adlı eserleri de vardır.
Ahmedî (öl.1413): Asıl adı Tâceddîn İbrâhîm bin Hızır’dır. Kardeşi (Hamzavî) de şair olan şairin Amasya’da doğduğu bilinmektedir. Kaynaklarda Sivaslı ya da Germiyanlı olduğu da söylenmektedir. Devrin diğer şairleri gibi dinî ilimler yanında tıp, astronomi, geometri de öğrenmiştir. Bir ara Yıldırım Bâyezîd’in yanında bulunan Ahmedî, Ankara Savaşı sonrasında ise Timur’un yanında kalmıştır.
15. Yüzyılın başlarında Kütahya ya da Amasya’da vefat etmiştir. Türkçe Dîvân sahibi olan Ahmedî’nin Kasîde-i Sarsarî Şerhi, Hayretü’l-ukalâ ve Yûsuf u Züleyhâ gibi eserleri henüz gün ışığına çıkarılamamıştır. Mirkatü’l-edeb, Mîzânü’l-edeb, Miyârü’l-edeb, Bedâyiu’s-sihr fî-Sanâyii’ş-şi‘r, Tervîhü’l-ervâh gibi eserleri de bulunan Ahmedî, 7-8 000 beyitlik İskendernâme adlı mesnevisi ile tanınmıştır. Ayrıca 4.745 beyitlik Cemşîd ü Hurşîd adlı bir mesnevisi de vardır.
Nesîmî (öl.1417?): Asıl adı İmâdüddîn olan Nesîmî’nin Diyarbakır’da doğduğunu söyleyenler bulunmakla beraber ağırlıklı görüş, Bağdad yakındalarındaki Nesîm’de doğduğu yönündedir. Şiirlerinde Azerbaycan Türkçesini kullanmıştır. Zaman zaman Hüseynî mahlasını da kullanan şair, Hurûfîliğin halifelerindendir. 14. Yüzyılın başlarında Halep’te derisi yüzülerek öldürülen şairin efsanevî bir yaşam hikâyesi vardır.
Alevî-Bektaşî geleneğinde 7 büyük şairden biri ve Şâh-ı Şehîd olarak nitelendirilir. Türkiye ve Azerbaycan’da Türkçe Divanı üstünde bir çok çalışma yapılmıştır. Tuyuğlarıyla ünlü olan şair, Usûlî, Penâhî, Misâlî gibi Hurûfî şairleri derinden etkilemiştir. Divanını yayımlamış olan Hüseyin Ayan’a göre “Seyyid Nesîmî’ye bir Hak âşığı diyenler de zındık diyenler de divanından örnekler gösterebilirler.” Coşkun ve taşkın bir ruh hâlini şiirlerine yansıtan şair, üç dilde (Türkçe, Farsça, Arapça) şiir söylemiştir. Ahmed Yesevî ve Mevlânâ etkisindeki ilk şiirlerinde, Hz.Muhammed, Hz.Ali ve ehl-i beyt sevgisi dikkat çekmektedir. Hurûfîliği temel kaynak kabul ettiği sonraki dönemde ise Kurân ve sünneti Hurûfî sisteme göre yorumlamıştır.
-Alinti-